B12 Testinizi Yaptırdınız Mı ?
Vitamin B kompleksi vücudumuzda pek çok farklı görev üstlenirler ve sayısız yararları vardır. Her ne kadar suda çözünseler ve vücutta birikmeseler de her vitaminin çok fazla veya bilinçsizce kullanılması tehlikeli olabilir, yan etkilere yol açabilir. B kompleks destekleri alırken mutlaka doktorunuza danışmalı ve sizin için uygun dozajın ne olduğunu bilmelisiniz.
Besinlerin vücudumuza enerji sağlayan glukoza dönüştürülmesi (karbonhidrat metabolizması), B vitaminlerinin temel işlevlerinden biridir. Yağ ve protein metabolizmasına da B vitaminleri yardımcı olur. Tiamin olarak bilinen Vitamin B1 bağışıklık sistemini destekler, vücudun stresli durumlarda güçlü kalmasını sağlar. Piridoksin olarak bilinen Vitamin B6, belirli hormonların ve beyinde nörotransmiter denilen kimyasalların yapımında rol alır. Ayrıca bağışıklık işlevini destekleyici özellikleri vardır. Niasin (Vitamin B3) “kötü” kolesterol (LDL) düzeylerini düşürürken HDL olarak bilinen “iyi” kolesterolü yükseltir. Bu aynı zamanda damar sertliğinin önlenmesine yardımcı olabilir. Ancak bu amaçla B kompleks veya niasin kullanmadan önce doktora danışılmalıdır.
B kompleks vitaminlerinden olan folat sağlıklı fetüs gelişiminin yanı sırada vücutta yeni hücrelerin yapımına yardımcı olur. RNA ve DNA yapımı için folat gereklidir. Bu vitamin aynı zamanda alyuvarların üretilmesini sağlayarak kansızlığı önlemektedir. Hamilelik sırasında folat alımı anne karnındaki çocuğu bir doğumsal anormallik olan nöral tüp defektlerinden korumaktadır.
Suda çözünen bileşikler olan B kompleks vitaminleri insan vücudunda yeterli miktarda üretilmediğinden esansiyel (vazgeçilmez) nütrientler (beslenme öğeleri) olarak sınıflanır. Beslenme yoluyla veya belirli zamanlarda – özellikle stres altında ya da hamilelikte – modern besin kaynaklarının tek başına B vitamini ihtiyacını karşılamada yetersiz kalabileceği durumlarda bir B kompleks desteği kullanılması önerilir.
B vitaminleri ‘stres’ vitaminleri olarak da bilinir zira sinir sistemi ve böbreküstü (adrenal) bezlerin sağlığının sürdürülmesinde yaşamsal öneme sahiptirler. Sinir sistemi ve böbreküstü bezleri vücudun strese yanıt veren temel unsurlarıdır. Hayatımızdaki streslerle başa çıkmak, fiziksel, zihinsel ve duygusal işlevlerimizi sürdürebilmek için yeterli miktarda B kompleks vitamini almamız gerekir. B vitaminleri ayrıca, tükettiğimiz besinlerin kullanılabilir enerjiye dönüştürülmesi (metabolizma) için gerekli vitaminlerdir. Uzamış veya artmış stres durumlarında iyi bir B kompleks vitamin desteği sağlanması, vücudun zorluklara karşı dayanma ve direnme gücünde büyük bir fark yaratabilir.
B kompleks vitaminleri yaşam boyu sağlıklı kalmamız için o denli önemlidirler ki bu noksanlıklar çok ciddi bir dizi semptoma neden olabilir. Doğumsal anormallikler, nörolojik rahatsızlıklar, ruh sağlığı bozuklukları (demans, depresyon), kansızlık, hipertansiyon, uykusuzluk, kalp hastalığı, enflamatuar durumları ve cilt hastalıkları bunlar arasında sayılabilir.
B Kompleks vitaminleri (biyoaktif formları) şunlardır:
- B1 Tiamin hidroklorür (HCl) veya tiamin pirofosfat
- B2 Riboz 5-fosfat
- B3 Niasinamid
- B5 Pantetin
- B6 Piridoksal-5′-fosfat
- B9 L-5-MTHF metilfolat
- B12 Methilkobalamin
- Biotin
B kompleks vitaminlerine ek olarak İnozitol, PABA (Para-AminoBenzoik Asit) ve Kolin eskiden bu vitamin ailesinin üyeleri olarak kabul edilirken artık bunlar B vitamini kofaktörleri olarak sınıflanmaktadır. Ne inozitol ne de PABA esansiyel nütrientler değildir çünkü ikisi de bağırsaklardaki bakteriler tarafından yeterli miktarda sentezlenebilmekte ama uzun süreli antibiyotik kullanımı ve aşırı kahve tüketimi bunların noksanlıklarına neden olabilmektedir.
Kolin, esansiyel bir nütrient olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar karaciğerde az miktarda sentezlense bile, esasen hücre duvarlarının bileşeni olarak (bir lesitin bileşiği olan) fosfatidilkolin gibi fosfolipit formunda, kolin beslenmeyle alınmalıdır. Kolin metilasyon döngüsünde ve düşünme, öğrenme, bellek gibi bilişsel işlevlerin gerçekleşmesini sağlayan birincil nörotransmiter olan asetilkolin yapımında gereklidir.
Biyoaktiflik ve B kompleks Vitaminleri
Bilimsel çalışmalar vücudun B vitaminlerinin kullanılabilir formları olan biyoaktif formlarına ihtiyaç duyduğunu açıkça göstermiştir. B vitaminleri biyoaktif formda alınmadığından veya vücutta biyoaktif formlarına dönüşmediklerinde bunlardan vücudun yarar sağlaması mümkün değildir. Ne yazık ki standart B kompleks desteklerinin içerisindeki pek çok B vitamini biyoaktif formda değildir. Eğer etiketinde riboflavin (B2), pantotenik asit (B5), piridoksin (B6), folik asit (B9) veya siyanokobalamin (B12) yazıyorsa bu B kompleks vitamininde yeterince yarar sağlamayabilirsiniz. Biyoaktif olmayan bu formların vücutta ko-enzim veya biyoaktif formlarına dönüştürülmesi gerekir. Peki aradaki farklar nedir?
R5P (riboflavin 5′-fosfat) fetüste sinir sistemi gelişimi, vücutta alyuvarların yapımı, enerji üretimi, sağlıklı büyüme ve doku onarımı dahil pek çok metalik süreçte kullanılan aktif B2 vitamini formudur. Aktif olmayan riboflavin formu daha az etkili olup kullanılmadan önce biyoaktif R5P formuna dönüştürülmesi gerekir. B kompleks vitamin desteği aldığımızda idrarın parlak sarı renk almasından sorumlu olan vitamin budur.
Pantetin B5 vitamininin aktif formu ve koenzim A’nın kilit bileşenidir. Araştırmalar pantetin formunun, vücutta aktif olmayan pantotenik asitten daha etkili olduğunu düşündürmektedir.
P5P (piridoksal-5’-fosfat) ihtiyacınız olan B6 vitamininin aktif formudur. Çalışmalar aktif olmayan piridoksin hidroklorür formunun aktif P5P formuna dönüşüm oranlarının özellikle karaciğer işlevi iyi olmayan ya da gluten alerjileri bulunan kimselerde, yaşlılarda ve otistik çocuklarda düşük olduğunu göstermiştir. Bu, çok önemli bir bulgudur zira biyoaktif P5P formu düşük olduğunda vitaminin aktif olmayan formda alınması noksanlığı önleyemeyebilir.
Piridoksin hidroklorür gıda takviyelerinde en sık kullanılan vitamin B6 formudur. Doğal kaynaklarda bulunmadığından vücutta kullanılabilmesi için enterositlerde (bağırsak hücreleri) ve karaciğerde aktif koenzim P-5-P formuna çevrilmesi gerekir.
Karaciğer işlevi bozulmuş olan veya enzim defektleri bulunan kimselerde piridoksin hidroklorürün P5P formuna dönüşmesi azalabilir. Ayrıca bazı ilaçlar bu dönüşüm yolağını etkileyebilir. Vücutta sadece P5P formu aktif koenzim işlevine sahiptir. Nörotransmiter yapımı, amino asit metabolizması ve başka metabolik reaksiyonlarla ilgili 100’ü aşkın yolakta önemli bir rol üstlenir. P-5-P ‘aktif’ form olduğunda vücutta dönüştürülmesine gerek yoktur.
L-5-MTHF (metilfolat veya 5-metiltetrahidrofolat) B9 (folat) vitamininin metillenmiş biyoaktif formudur. Folik asit genellikle vitamin desteklerinde ve gıdalara katkı olarak eklenen sentetik formdur. Folik asit eğer vücut bunu L-5-MTHF formuna dönüştüremiyorsa faydasızdır. L-5-MTHF formu beyin sağlığı başta olmak üzere sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli iki temel işlevi yerine getirir – beyinde nörotransmiter yapımı ve önemli bir enzim düzenleyicisi olan SAMe (s-adenosylmethionine) üretimi.
Metilkobalamin B12 vitamininin doğal olarak metillenmiş formudur. Buna karşılık siyanokobalamin doğada bulunmayan daha ucuz sentetik formdur. Metilkobalamin alyuvar yapımı, sinir sağlığı ve beyin detoksifikasyonu için vazgeçilmez önemdedir. Noksanlığı anemiye, beyin ve sinir sistemi işlevlerinde bozulmaya neden olabilir.
Metilasyon Döngüsü, B vitaminleri ve sık rastlanan bir genetik değişkenlik
Bilimsel araştırmalar aktif olmayan B vitamini formlarının insanların %50’sine yakınında faydasının olmadığını göstermektedir. Her iki ya da üç kişiden biri, aktif olmayan B vitamini desteklerini vücutlarında kullanamamaktadır. Bunun sebebi, metiltetrahidrofolat redüktaz (MTHFR) enziminde sık rastlanan gen varyasyonlarıdır. Genetik varyasyonların bulunduğu kişilerde, B vitaminlerinin biyoyararlanımında eksiklik olmasının yanı sıra vitamin destekleriyle alınan B vitaminleri kullanılamadığından, bunlar dokularda birikerek sorunlara neden olabilir.
İnsan vücudunda MTHFR geni, aktif B vitaminleri 5-MTHF folat, metil-B12 ve Metilasyon Döngüsü arasındaki etkileşimleri basitleştirilmiş olarak aşağıdaki şemada görebilirsiniz:
Metilasyon farklı enzimlerce katalizlenen yaşamsal bir metabolik fonksiyondur. Her hücrede ve her dokuda gerçekleşir. İyileşme, enerji üretimi, DNA gen ekspresyonu, nörolojik fonksiyon, karaciğerde detoksifikasyon (kimyasal toksinlerin, ağır metallerin ve hormonlar), glutatyon yapımı (vücudun önemli hücre içi antioksidanı), bağışıklık yanıtı, kanser riski ve adrenal stresin düzenlenmesi metilasyonla ilgilidir.
MTHFR genindeki varyasyonlar folik asidin, aktif folat (B9) formu L-5-MTHF’ye (veya L-5-MethylTHF) dönüşmesine engel olmaktadır. Diğer biyoaktif B vitamini formları olan Riboz 5-Fosfat (B2), Piridoksal-5′-Fosfat (B6) ve metilkobalamin (B12) yapımı için de sağlıklı bir metilasyon döngüsü işlevine ihtiyaç vardır. L-5-MTHF noksanlığı, vücutta homosistein regülasyonu dahil yaşamsal öneme sahip metilasyon yolaklarında bozulmaya neden olarak birçok kronik duruma yol açabilir.
Metilasyonun homosistein düzeyleri ve enflamasyon üzerindeki etkileri
Homosistein metabolizması için aktif vitamin B6 formu olan Piridoksal-5′-Fosfat’a (P5P) ihtiyaç vardır ve MTHFR genindeki değişkenlikler bir döngüde bozulmaya yol açar. Metilasyon yolakları bozulduğunda homosisteni düzeyleri yükselerek enflamasyonda artışa neden olur. Çok sayıda çalışma B6, B9 ve B12 vitaminlerini kombine ederek homosistein düzeylerinin düşürülebildiğini göstermiştir. Homosistein yüksekliği koroner artar hastalığı ve inme riski için anlamlı bir faktördür. Araştırmacılar yüksek homosistein ve günümüzde Batı ülkelerinde adeta epidemik boyutlara ulaşan pek çok otoimmün hastalık arasındaki ilişkiyi yakından incelemektedir. Söz konusu hastalıkların tümünün ortak paydası kontrol edilemeyen kronik enflamasyondur. Metilasyon döngüsündeki bozulmayı izleyen homosistein artışı vücutta modern hastalıkların altında yatan neden olabilir.
Vücudumuza kolayca kullanılabilen biyoaktif formdaki B kompleks vitaminlerinin alınması, sağlıklı metilasyonu desteklemek yönünden, özellikle MTHFR gen varyasyonları olan kişilerde özellikle önem taşıyan bir husustur. Zira popülasyonun yarıya yakınında bu gen varyasyonları nedeniyle metilasyon döngüsünde bozulma ve homosistein düzeylerinde yükseklik riski vardır. Bu kimseler için özellikle hamilelik ve stresin arttığı dönemlerde aktif B kompleks vitaminlerinin alınmasının yaşamsal önemi vardır. B vitaminlerini metilasyonun yakıtı olarak düşünebiliriz. Metilasyon vücudumuzda bir saniyede milyar defa gerçekleşen bir biyokimyasal süreçtir. Hayatta kalmamızı ve toksinlerden arınmamızı sağlayan çok önemli bir mekanizmadır.
B vitaminlerinin İşlevleri, Özellikleri, Yararları, Kaynakları
B1 (Tiamin) vücudun sağlıklı yeni hücre yapımına yardımcı olur. Bağışıklık sistemini koruyucu ve anti-stres özellikleri vardır. Yüksek karbonhidratlı beslenmede bu vitamin karbonhidratların parçalanmasına yardımcı olur. Doğal formu olan tiamin pirofosfat şeker ve aminoasitlerin parçalanmasında rol alan bir koenzimdir. Tiamin sinir iletisinde görev alan asetilkolin ve GABA nörotransmiterlerinin yapımı için gereklidir. Tam tahıl, yerfıstığı, baklagiller, ıspanak B1 vitamininden zengin besinlerdir.
B2 (Riboflavin) bir antioksidan olarak serbest radikallerle mücadele eder, erken yaşlanmayı önleyebilir ve kalp hastalığından korunma sağlar. Riboflavin alyuvar üretimi için önemlidir. B2’nin migren ataklarını önlemeye yardımcı olabildiğini gösteren çalışmalar vardır. Güneş ışıkları gıdalardaki B2 vitamininin etkisizleşmesine neden olur. Antibiyotikler B2 vitamininin vücuttan atılmasını artırır. Badem, süt, yoğurt, yumurta, Brüksel lahanası, ıspanak ve soya zengin kaynaklardır.
B3 (Niasin) iyi kolesterol (HDL) düzeylerini yükseltici etkiye sahiptir. Fazla alkol tüketenlerde B3 düzeylerinde azalma görülür. Akneyi iyileştirici etkisi vardır. Süt, kırmızı et, yumurta, baklagiller, yeşil sebzeler niasinden zengindir.
B5 (Pantotenik Asit) hemen her besin grubunda küçük miktarlarda bulunur — ismi yunanca pantothen “her yerden” anlamı gelir. Yağların ve karbonhidratların parçalanarak vücutta enerji elde edilmesinin yanı sıra testosteron dahil seks ve stres hormonlarının yapımından sorumludur. Çalışmalar B5’in cilt sağlığını koruduğunu, cilt lekeleri gibi yaşlanma belirtilerini azalttığını göstermektedir. Avokado, yoğurt, yumurta, et ve baklagiller iyi birer B5 kaynağıdır.
B6 (Piridoksin) akrabaları olan B 12 ve B9 ile birlikte, B6 vitamini kalp hastalığıyla alakalı bir madde olan homosistein adlı amino asidin düzeylerini kontrol eder. Piridoksin duygu durumu ve uyku düzeni için önemli bir vitamindir çünkü vücudun serotonin ve melatonin üretmesine yardımcı olur. Bazı çalışmalar romatoid artritli kişilerde B6 vitamininin enflamasyonu azaltabildiğini düşündürmektedir. Tavuk, hindi, ton balığı, somon, ayçekirdeği, peynir, esmer pirinç ve havuç B6’dan zengindir.
B7 (Biotin) sağlıklı saç, cilt, mukoza ve tırnak yapımı açısından önemli olduğundan “güzellik vitamini “ olarak da bilinir. Ayrıca diyabetli kişilerde kan şekeri düzeylerinin kontrolüne yardımcı olabilir. Gebelikte bebeğin normal gelişimi için önemli bir vitamindir. Karaciğer, tavuk, balık, patates, karnabahar, yumurta sarısı ve kuruyemişler biotinden zengindir.
B9 (Folat) çoğunlukla sentetik formu olan folik asit ismiyle de bilinir. Çoğu vitamin desteğinin içerisinde folat değil, ucuz olması nedeniyle folik asit bulunur ama folik asit, kanda ve dokularda kullanılabilmesi için, bağırsaklarda ve karaciğerde metillenerek 5- metiltetrahidrofolat’a dönüştürülmek zorundadır. Ancak, çoğu kişide bu dönüşümü sağlayan enzimdeki genetik bir kusur nedeniyle, folik asit destekleri etkili olmayabilir. Folat depresyonda, hafıza güçlüklerinde beyin dostu bir vitamin olması nedeniyle önemlidir. Gebelikteki önemi bebeklerde doğumsal nörolojik kusurları önlemesidir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuşkonmaz, pancar, somon, süt, bulgur ve baklagiller folattan zengindir.
B12 (Kobalamin) tam bir takım oyuncusudur. Kobalamin ile vitamin B9 beraberce kan yapımı için gerekli bir vitamindir. B12 esasen hayvansal gıdalarda bulunduğundan, hiç et yemeyenlerden noksanlığı daha çok görülür. Vitamin B12 yalnızca incebağırsakların ileum denen son bölümünde emilir ve buradaki reseptör yerleri sınırlı sayıda olduğundan sadece küçük miktarlarda emilebilir. Balık, kabuklu deniz ürünleri, süt, yumurta ve et B12 kaynaklarıdır.